2. Abdülhamid Han dönemi hikayeleri
Bir Yahudi’nin kısa zamanda zengin oluşunu görüp, ona özenen
Müslüman bir vatandaş, Yahudi’ye gidip, onun gibi kısa zamanda zengin olmak istediğini, bunun için ne yapması lazım geldiği hususunda akıl danışır.
Yahudi de ona; “neyin var, neyin yok?” diye sorar. O da anlatır.
“Tamam sen bunların hepsini sat, paraya tebdil et(paraya çevir), gel yanıma, ondan sonra ben sana akıl vereceğim”‘der. Onun söylediklerine inanan Müslüman vatandaş da nesi varsa satıp paraya çevirir ve Yahudi’nin yanına gelir.
Yahudi ona der ki; “Ben araştırma yaptım, istanbul’da tilki kuyruğu çok iyi para ediyormuş, sen bu paranın tamamıyla tilki kuyruğu al, paketle, İstanbul’a götür, orda pazarda satar zengin olursun”. Vatandaş, tilki kuyruğu satın alır, ambalajlar, paketler, İstanbul’a götürür.
Orada bir hana yerleşir. Tilki kuyruklarını pazarda satılığa çıkarır. Günlerce bekler, alıcı bulamaz; Yol masrafı için ayırdığı para da tükenmeye başlar. Üzüntüye dalar.
Onun üzüntüsünün farkına varan han sahibi, bunun nedenini sorar. O da, olup bitenleri han sahibine anlatır, perişan duruma düştüğünden bahseder. Bunun üzerine han sahibi o kişiye;
“Sultan Abdülhamid Han, haftanın Perşembe günleri, yanında mâbeyn kâtipleri ile çarşıya çıkıp, vatandaşların müşkilat ve dertleriyle ilgilendiğini, derdini mâbeyn katiplerine anlatmasını ve bunlar aracılığı ile pâdişâha durumunun anlatılmasının mümkün olacağını ve pâdişâhın da buna bir çare bulacağını söyler.
O da anlatılan şekilde hareket eder. Katipler durumu sultana arzederler. Sultan da; “bu vatandaş saraya gelsin bizzat benimle görüşsün’’ diyerek mülakat için randevu verir.
Randevu zamanı gelince mülakat için huzura kabul edilir. Sultan Abdülhamid Han ona meseleyi sorar. Oda olup bitenleri anlatır.
Bunun üzerine Sultan Abdülhamid Han ‘’tamam, şimdi sen bu tilki kuyruğunu iki gün sonra Mısır çarşısının önünde pazara çıkarırsın, tanesini iki altından aşağıya satmayacaksın.
Üç, beş kaça satarsan sat, fakat tanesini iki altından aşağıya satmayacaksın, tamamını sattıktan sonra tekrar bana gelip bilgi verirsin” diyerek huzurundan ayrılmasına izin verir.
Sultan Abdülhamid Han, daha sonra nâzırlar, vekiller heyetini toplar.
“Bundan böyle huzuru şahaneye kabul edilecek Yahudi vatandaşlar yakalarına tilki kuyruğu takacaklardır” diye bir karar aldırır. Vatandaş, tilki kuyruğunu pazara çıkarır ve kısa zamanda hepsi satılır. Bilâhire tekrar huzuru şahaneye kabul edildiğinde.
Sultan Abdülhamid Han hazretleri kendisine; “Evlâdım sen Kuran-ı Kerîm’i okumuyor musun? Kurân-ı Kerim’i oku. Cenâb-ı Hak Kurân-ı Kerim “de Yahudi ve “Nasârâları dost ittihaz edinmeyin, buyurmuyor mu?
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ لاَ تَتَّخِذُواْ الْيَهُودَ وَالنَّصَارَى أَوْلِيَاء بَعْضُهُمْ أَوْلِيَاء بَعْضٍ وَمَن يَتَوَلَّهُم مِّنكُمْ فَإِنَّهُ مِنْهُمْ إِنَّ اللّهَ لاَ يَهْدِي الْقَوْمَ الظَّالِمِينَ
Yâ eyyuhâllezîne âmenû lâ tettehızûl yehûde ven nasârâ evliyâe ba’duhum evliyâu ba’d(ba’din) ve men yetevellehum minkum fe innehu minhum innallâhe lâ yehdîl kavmez zâlimîn – Maide suresi 51.ayeti kerime –
Hadi şimdi sen bu paranla malına mülküne sahip ol ve işine bak” der. Bilâhire Sultan Abdülhamid Han, tekrar nâzırlar ve vekiller heyetini toplar, “tilki kuyruğu kararı yürürlükten kaldırılmıştır” diye ikinci bir kararla önceki kararı yürürlükten kaldırtır .
Müslüman uyanık olmalıdır her daim. Abdülhamid Han’da bunu söylüyordu. Bir vecizelerinde “Beni evhamlı sanıyorlardı… Hayır! Ben sadece gafil değildim, o kadar.” demişlerdir.
Ünlü araştırmacı, tarihçi yazar Talha Uğurluel’in bir programında II.Abdülhamid dönemiyle ilgili anektodlarını aktarıp yazımızı bitirelim:
Rusya’dan gelen Ermeni bir grup Belçika’dan gelen suikast ekibiyle İstanbul’da buluşur. Aralarındaki Charles Edward Jorris bomba konusunda son derece uzmandır. Beyoğlu’nda kiraladıkları Moravic Apartmanı’nda, gerçekleştirmeyi planladıkları suikast üzerine tam bir ay çalışırlar. Beykoz ve Polonezköy’de bomba denemeleri yaparlar. Padişahın Cuma selamlığının hangi dakikasında camiye girdiğini, ne kadar içeride kaldığını, ne zaman çıktığını tek tek hesaplarlar. Bomba bugünkü Bulgaristan topraklarından getirtilecektir. Ayrıca bombanın içine yerleştirileceği, özel bölmeleri olan bir atlı arabaya ihtiyaç vardır. Bu arabayı özel siparişle Viyana’da yaptırırlar. Sürücü mahallinde içine 120 kg’lık bomba alabilecek gizli bir hazne yapılır. Bu araba sökülüp parçalar halinde İstanbul’a sokulacak, gizli bir ambarda yeniden kurulacaktır. Bütün plan hazırdır. Padişah Cuma bitiminde camiden çıkmakta ve ‘1 dakika 42 saniye’ sonra arabasının yanına varmaktadır. İşte bu anda patlatılacak bir bomba ile hayatta kalmasına ihtimal bırakılmayacaktır. Böylece Ermeni emelleri önünde dimdik duran engel ortadan kaldırılacaktır.
Tarihler 21 Temmuz 1905’i göstermektedir. Abdülhamid Han faytonu ile Cuma namazına gelmiş, Yıldız’daki Hamidiye Camii’ne girmiştir. Onun girişinin hemen akabinde bomba düzenekli araba getirilir. Padişahın arabasına yakın bir yere bırakılır. Suikast komitesindeki herkes gayrimüslimlere ayrılmış localarda yerlerini almıştır. Heyecanla emellerine ulaşacakları o meşum anı beklemektedirler. Ancak beklenmedik bir şey olur. Her Cuma son derece dakik davranan Sultan bugün hiç yapmadığı şekilde camiden çıkarken çevresindekilerle ilgilenir. Şeyhülislam Cemaleddin Efendi ile de ayak üstü bir görüşme gerçekleştirir. Abdülhamid Han caminin dış kapısında görülmüştür. Tam birkaç adım atmıştır ki o büyük patlama cereyan eder.
– Medeni adam dostunu düşmanını tefrik etmemeli, her ikisine de aynı muameleyi yapmalı. Zira düşmanlara açıkça husumet göstermek akıl karı değildir. Dostlara da fazla güvenmek ahmaklıktan ileri gitmez, biz daima İngiltere’nin dostu görüneceğiz. Fakat onun hislerini, fikirlerini, siyasetini de bileceğiz.
– Ermenileri Osmanlı Devleti’ne karşı alabildiğince kışkırtan Gladstone’un İngiliz Müstemleke Nazırı iken Lordlar Kamarası’nda söyledikleri de İngilizlerin bu coğrafyadaki ince hesaplarını açıkça ortaya koyuyordu. O gün Gladstone eline Kur’an-ı Kerim’i alarak kabinedekilere göstermiş ve: “Eğer bu kitabı Türklerin elinden alamazsak onları asla yenemeyiz” demişti.
– Abdülhamid Han, hayatına kasteden ve ölüm cezasına çarptırılan mahkûm ile bizzat görüşür. Hususi dairesine kabul ettiği Jorris ile saatlerce baş başa kalır. Ne konuşmuştur, neler sormuştur bunu kimse bilmiyor. Tahsin Paşa, ‘Avrupa’da ayrılıkçı Ermeniler aleyhine çalışmak üzere kendisine vazife verdi’ diyor. Acaba ona verilen görev sadece Ermeni komitacılarla mı sınırlı kalmıştı, Avrupa’daki diğer devletler ve onların istihbarat ağları ile ilgili de bir şeyler planlanmış olamaz mıydı? Abdülhamid Han, bu uzun görüşme sonrasında yanına çağırdığı yetkililerden beş yüz altın getirmelerini ister. Gelen para Abdülhamid Han tarafından, kendisini öldürme girişiminde bulunan bu adama takdim edilir. Padişah, ölüm cezasına çarptırılmış olan mahkúmun arka kapıdan bırakılmasını ister. Herkes şaşkınlık içindedir. Abdülhamid Han’ın yanındakiler, Jorris’in yıllarca Osmanlı hesabına Avrupa’da iş gördüğünü ve ciddi faydalar sağladığını söylemişlerdir. Dehanın izleri burada da kendisini göstermektedir.
Abdülhamid-i Sâni’yi anlamak
Dönemin şartları içinde tarihi belgeler ışığında artısıyla, eksisiyle II.Abdülhamid Han’ı anlamaya çalışırsak doğru bir tarih bakış açımız olur. Yoksa kuru kuruya bir insanı yüceltip tüm sevgilerin üzerine koymak veya en aşağılık insan yapmak tarihin ve insanlığın vicdanına sığmaz.