Allah, dini, farzı ve kitabı bakımından Peygamberine öyle bir mevki vermiştir ki, O’nu dini için bayrak yaptığını bildirmiş; O’na itaatı farz kılmış ve O’na karşı gelmeyi yasaklamıştır. Peygamberi’ne imanı, Kendisine iman ile birleştirerek O’nun üstünlüğünü belirtmiştir. Nitekim Yüce Allah şöyle buyurmuştur:
“Allah’a ve Peygamberi’ne iman edin; ‘(Tanrı) üçtür’ demeyin; vazgeçerseniz sizin için daha iyidir. Allah, ancak tek tanrıdır. O, çocuğu olmaktan uzaktır.“
Yine Allah,
“Ancak Allah’a ve Peygamberi’ne inanan mü’minler, Peygamber’le birlikte bir işe karar vermek için toplandıklarında, O’ndan izin almaksızın gitmezler.”
buyurmuştur. Bu âyetlerde Allah, imanın tam olarak vücut bulmasını, önce Allah’a, sonra da Peygamberine imana bağlamıştır; Öteki işler ise buna tabidir. Bir kul, Allah’a iman etse ve Peygamberi’ne inanmasa, onun için imanın kemali, O’nunla birlikte Peygamberine de inanmadıkça. asla söz konusu olmaz.
Allah’ın elçisi de, iman açısından denediği herkes hakkında işte bu esası koymuştur. Bize Mâlik (b. Enes) [ö.179]. Hilal b. Üsame’den. o da Ata b. Yesar’dan Amr b. el-Hakem’in şöyle dediğini haber verdi:
“Hz. Peygamber’e bir cariye getirdim ve “Ey Allah’ın elçisi. dedim, ‘bir köle azad etmek istiyorum, bunu azad edebilir miyim?’ Hz. Peygamber, cariyeye. ‘Allah nerededir?’ dedi. O da. ‘göktedir’ dedi. Hz. Peygamber. ‘ben kimim?’ dedi. Cariye de, ‘sen Allah’ın elçisisin’ dedi. Bunun üzerine Hz. Peygamber bana, ‘onu azad et’ dedi.”
Allah, insanlara gönderdiği vahye ve Peygamberinin sünnetlerine uymalarını farz kılmıştır. Allah, Kitabı’nda şöyle buyurmuştur:
“Rabbımız, içlerinden onlara senin âyetlerini okuyan, Kitab ve Hikmeti öğreten, onları temizleyen bir Peygamber gönder. Gerçekten sen, aziz ve hakimsin.”
Yüce Allah şöyle buyurmuştur:
“Nitekim biz içinizden size âyetlerimizi okuyan, sizi temizleyen, size Kitab ve Hikmet öğreten, bilmediklerinizi bildiren bir Peygamber gönderdik.”
Allah şöyle buyurmuştur:
“And olsun ki Allah, içlerinden inananlara âyetlerini okuyan, onları temizleyen, onlara Kitab ve Hikmeti öğreten bir Peygamber göndermek suretiyle lütufda bulunmuştur. Oysa onlar, bundan önce açık bir sapıklık içerisinde idiler.”
Yüce Allah şöyle buyurmuştur:
“Ümmîler arasından, kendilerine âyetlerini okuyan, onları temizleyen, onlara Kitab ve Hikmet’i öğreten bir Peygamber göndermiştir. Oysa onlar bundan önce açık bir sapıklık içerisinde idiler.”
Allah,
“Allah’ın size verdiği nimeti, Kitab ve Hikmet’ten indirdiği şeyleri anın. Allah, onunla size öğüt verir.”
buyurmuştur. Allah;
“Allah sana Kitab’ı ve Hikmet’i indirdi. Bilmediğini öğretti. Allah’ın sana olan lütfu büyüktür.”
buyurmuştur. Yine Allah,
“(Ey Peygamber’in hanımları,) Allah’ın evlerinizde okunan ayetlerini ve Hikmet’i anın. Şüphesiz Allah latiftir, her şeyden haberdardır.”
buyurmuştur. Burada Allah, Kitab’ı zikretmiştir, ki O Kur’ân’dır. Hikmet’i de zikretmiştir. Kur’ân ilmine vakıf olanlardan beğendiğim birinden “Hikmet, Hz. Peygamberin sünnetidir.” dediğini işittim. Allah bilir ya, bu onun söylediği gibidir. Çünkü Kur’ân zikredilmiş, Hikmet de ona tâbi kılınmıştır. Allah, insanlara Kitab ve Hikmet’in öğretilmesinin onlara kendi lutfu olduğunu zikretmiştir ki, buna göre, Allah bilir ya, burada Hikmetin, ancak Hz. Peygamberin sünneti olduğu söylenebilir. Çünkü Hikmet, Allah’ın Kitabı ile birlikte zikredilmiştir. Allah, Peygamberi’ne itaati farz kılmış. O’nun emrine insanların kesin olarak uymaları gerektiğini bildirmiştir. Buna göre Allah Kitabı’nda ve Peygamberinin sünnetinde yer almayan bir söz için, “bu farzdır” denilmez. Zira, Allah’ın Peygambere imanı, kendisine imanla birlikte zikrettiğini anlattık.
Hz. Peygamberin sünneti Allah’ın murad ettiği manayı açıklayıcıdır; Kur’ân’ın hükümlerinin umumiliğini ve hususiliğini gösteren bir delildir. Sonra Hikmeti, Kitabıyla birlikte zikretmiş ve onu Kitabına tâbi kılmıştır. Allah, böyle bir şeyi Peygamberi’nden başka hiç kimse için yapmamıştır.