AYASTEFANOS (YEŞİLKÖY) ANTLAŞMASI
YENİÇAĞ ARAŞTIRMALARI ÜZERİNE
SERGEN DOĞRU
Ruslarla tarih boyunca çatışan ve bir türlü yıldızı barışmayan ecdadımız, Kanuni döneminde genel olarak dış ülkelere imtiyazlar vermeye başlasa da ticari anlamda bu imtiyazları azami derecede geriye çekmek doğru bir tespit yakmaktan bizleri alıkoymaz. Özellikle Rusların, Türk tarihindeki yeri olumlu olumsuz evrilmekle beraber, gerek stratejik gerekse hayati mevzularda vuku göstermektedir. Moskova antlaşmasında Ruslardan gelen mühimmat yardımını es geçmemeyi düşündüğümüz zaman kendimize biraz kızma ihtiyacı duymaktayız. Çünkü Ruslar bize karşı samimi olmayan ikiyüzlü arkadaş konumundadır. Daima çıkar ve peşinat peşinde hareket eden kuzey komşumuz, genel anlamda soğuk ve çekingen tavırlarını bizlere filhakika sergilemektedir.
Cumhuriyet’in kurulma evresinde de Kominizimi Türkiye’de uygulamak isteyen Ruslar, Ulu Önder Mustafa Kemal’in zeki ve kararlı tutumu karşısında etkisiz kalmış ve bir süre kabuğuna çekilmiştir. 1877 yılına doğru yolculuğumuza başlamadan evvel bu anekdotları vermemin en önemli sebebi, Türk-Rus ilişkisinin inişli ve çıkışlı sürecini bilmeden Ayastefanos Antlaşmasının ne anlama geldiğini kavramamız bir hayli güç alacaktır.
Ruslarla İlk Münasebetler:
Osmanlı Devleti ile Rusya’nın ilk diplomatik ilişkisi henüz Rus topraklarında vücut bulan Moskova Prensliği lideri III. İvan zamanında olmuştur. Bu münasebet, Azak ve Kefe’de Rus tüccarların birtakım baskılara maruz kaldıkları gerekçesiyle III. İvan’ın Osmanlı padişahına mektup göndermesiyle gerçekleşmiştir.
1497 yılında ise Michail Pleşçeyev isminde bir diplomat İstanbul’a gönderilerek ilk Rus elçisi Türk yurdunda işe başlar. Bu seneden yakın bir tarihte yani 1677 yılında Ukrayna Osmanlı’nın eline geçmiş ve Osmanlı buradaki Kazakları Ruslara karşı koruma politikası başlatmıştır. Söz konusu bu politikaya karşı Ruslar rahat durmayınca Osmanlı Çihrin kalesine sefer düzenlemiş fakat başarısız olmuştur. Nitekim bu kale iki yıl sonra tekrar Osmanlı’nın eline geçmiştir. Yine 1700’lere gelindiğinde Azak seferleri başta olmak üzere Rus Çarı Petro’nun sıcak denizler için hedefini boğazlara yöneltmesi Türk-Rus ilişkilerinin daha da kötüye gitmesine neden oldu.
Petro’nun politikaları karşısında Osmanlı çok sağlam diplomasi süreciyle Rusların huzurunu kaçıran İstanbul Antlaşmasını imzalatır. Fakat 16.yy’ın ikinci yarısına gelindiğinde Ruslar Hotin kalesini ele geçirmiş ve Osmanlı’ya ilk ağır şartlı antlaşma olan Küçük Kaynarca Antlaşmasını imzalatmışlardır. Bu antlaşma Ruslara göre İstanbul Antlaşmasının intikamı niteliğinde olduğunu dönemin Rus mecmualarından öğrenmekteyiz. Kırım’ın elden gitmesini tescilleyen asıl antlaşma ise 1791 yılında imzalanan ve Osmanlıyı çaresiz bırakan Yaş Antlaşması olup, Ruslar’ın İstanbul limanımıza demirleyecek kadar gelecekleri Hünkâr antlaşması da Türk-Rus ilişkilerinin bir başka aşamasını oluşturmaktadır.
Ayastefanos Antlaşmasına Doğru:
Çar I. Nikolay İstanbul’u almak ve “öleceği muhakkak olan hasta adam” olarak tabir edilen Osmanlı Devleti’nin mirasına konmak arzusu içindeydi. Bu nedenle Osmanlı Devleti’ni paylaşmak için İngiltere ile uzlaşma siyasetini başlatmıştır. İngiltere ve Fransa, bu işin savaşla olmayacağını anlayarak Ruslarla işbirliği ve uzlaşma yoluna gitmekten kaçınmamışlardı. Bu münasebetten çıkan sonuç tarihin en acımasız antlaşmalarından birine tanıklık etmiş ve Paris Antlaşması adı altında Osmanlı’ya ağır ambargolar koymuşlardı.
Her iki tarafın savaş sırasında işgal ettikleri sahaları boşaltması, Osmanlı Devleti’nin bütünlüğü ve istiklalinin antlaşmayı imzalayan devletler tarafından garanti altına alınması, Karadeniz bütün devletlerin savaş gemileri için kapalı olması, Karadeniz sahili boyunca tersane ve mühimmat depoları kurulmaması büyük devletler tarafından garanti altına alınması kararlaştırılan maddelerin en önemli ve mühimiydi.
1877- 1878 yılları arası Osmanlı’yı sadece Karadeniz’den değil Anadolu’nun büyük kısmından atma veya esir bırakma girişimi resmen başladı. Paris Antlaşmasının hükümleri Hicri 1293 Miladi 1878 yılında zuhur eden, tarih sayfalarına Hicri takvime göre isimlendirilen “93 Harbi” sırasında teşekkül etti. Bu savaş Osmanlı’nın geleceğini büyük ölçüde etkilerken, Ruslar ilk defa bu kadar geniş hedefle Anadolu toprakları üzerinde politika icra etmişlerdi. Ruslar Osmanlı’ya hep intikam gözüyle baktıkları gibi Balkanlardaki Hıristiyanların da koruyuculuğunu bir süre üstlenmiş ve zamanla Müslümanlığa karşı da cephe almıştır.
93 Harbi iki cepheden zuhur etmiş ve Rusların ciddi üstünlüğüyle devam etmiştir. Özellikle Osmanlı askeri Yeşilköy’e (o denemde Ayastefanos) kadar çekilmiş ve Sultan II. Abdülhamit, Rusların zaferlerini teyit etmeden barış girişimlerine derhal başlamıştır. Osmanlı’nın ağır mağlubiyetiyle sonuçlanan savaş tam 9 ay 7 gün sürmüştür. Önce Edirne (31 Ocak 1878), ardından da Ayastefanos Antlaşması (3 Mart 1878) imzalanmıştır.
Ayastefanos Antlaşmasının Hükümleri:
Antlaşmaya göre; Karadağ, Sırbistan ve Romanya’nın tamamen bağımsız olması, Osmanlı Devleti’ne vergi ile bağlı, Doğu Rumeli vilayeti, Doğu Trakya ve Makedonya’yı da içine alan büyük bir Bulgaristan Prensliği’nin kurulması, Doğuda Batum, Kars, Ardahan ve Beyazıd’ın savaş tazminatının bir kısmına karşılık olarak Ruslara verilmesi, Kotur ve civarının İran’a bırakılması, Rusya’ya karşı Osmanlı Devleti’nin Hıristiyanlar yararına refomlar yapmayı üstlenmesi hükümleri kabul edilmiştir.
Ayastefanos’un farklı özeliği de; Ön Barış niteliği taşımasıdır. Çünkü Ruslar Plevne’den Edirne’ye doğru saldırı taarruzunda iken, İngiltere ve Avusturya’nın Rusların daha ileri gitmesini engellemesi sonucu yapılan geçici barış antlaşmasıdır. Ancak Sultan II. Abdülhamit bu antlaşmayı yürürlüğe koymamıştır. Ruslar Osmanlı’nın bu tavrına hiddetle cevap vermeye hazırlanırken Avrupalı devletlerin hatırı sayılır diplomatları araya girerek Berlin’de Kongre düzenleme kararı alınır.
Sonuç Olarak:
Çok ağır hükümler içeren Ayastefanos Antlaşması, Avrupalı devletler aracılığıyla ve Sultan II. Abdülhamid’in siyasal anlamda nokta atışları sayesinde geçersiz kılınmıştır. Antlaşma resmi olarak 29. ve 64. Maddelerin çıkarılmasıyla tehlikesiz bir hal almış ve Ruslar bu değişikliği kabul eden Berlin Antlaşmasını imzalamak zorunda kalıştır. Osmanlı bir dönüm noktasından hayati şekilde kurtulsa da ileriki zamanlarda yine aynı hatayı yapacak ve Serv Antlaşmasına kalem oynatacaktır.
YARARLANILAN KAYNAKLAR:
- Fahir Armaoğlu, 19.yy Siyasi Tarihi, sayı:169 Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Türk Tarih Kurumu, Ankara
- Nadir Devlet, Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi, Sayı;2 s.403-408
- Akdes Nimet Kurat, Rusya Tarihi Başlangıçtan 1917’ye Kadar, TTK, Anakara
- Necati Süral, 1877-1878 Osmanlı Rus Savaşında Balkan Cephesi Askeri Harekâtı, Ankara
- Turhan Şahin, Öncesiyle ve Sonrasıyla 93 Harbi, Kültür Eserleri Dizisi, Ankara
- Zekeriya Türkmen, XIX.yy., Başlarında Rusya’nın Güney Kafkasya Politikası
- Yılmaz Türel, Tarihi Perspektif İçinde Batı Trakya ve Batı Trakya Türk Azınlığının Haklarını Koruyan Antlaşmalar
2 Comments
Uzun zamandır böyle bir site arıyordum. Elinize sağlık. O kadar derin bir bilgi kaynağı olmuş ki nereden başlayacağımı bile şaşırdım 🙂
Uzun zamandır böyle bir site arıyordum. Elinize sağlık. O kadar derin bir bilgi kaynağı olmuş ki nereden başlayacağımı bile şaşırdım 🙂