Geziler ve Gezginler
Farklı yerleri gezip görme insanoğlunun varoluşu kadar eski. Tarih boyunca insanlar farklı Coğrafyaları keşfetmiş yeni yerlere gitmiştir. Yeni keşifler bazen o dönemin gezginlerinin kişisel çabaları, savaşlar, ticari olaylar, doğa olaylarından kaynaklanırken bazen de devletlerin destekleriyle olmuştur.
Seyahatler, Seyahatnâmeler ve Seyyahlar
Seyahatname nedir? Seyyah nedir?
En geniş anlamıyla seyahatname, herhangi bir gezgin veya gözlemcinin ziyaret ettiği belli bir coğrafi alana ve tarihsel döneme dair izlenimlerini ve topladığı bilgileri yazıya aktardığı metinlerdir. Seyyah tanımlaması, sadece yabancı topraklardan gelen gezginlerle sınırlı değildir, aynı zamanda ait olduğu topraklara dair izlenimlerini aktaran gözlemcileri de kapsar.
Seyahatname aslında farklı olanı ortaya koyma amacıyla yazılmış eserdir. İnsanlar kendi dışlarındaki insanları ve onların kültürlerini merak ederler. Gerek devletlerarası ilişkiler, gerek ekonomik ve sosyal ilişkiler boyutunda farklı olanı incelemek ve onlarla ilişki kurmak için çeşitli sınıflara mensup insanlar seyahatler düzenlemişlerdir. Bu yüzden seyahatnameyi sadece edebi yönü olan bir eser olarak değil, tarihî ve sosyolojik disiplinlerin etkisini gösterdiği bir eser olarak da görmek lazım. Bu sayede yaşanan dönemin kültürünü, coğrafyasını tarihi bir perspektif olarak inceleme olanağına kavuşuyoruz.
Seyahatnameler üç kategoriden oluşmaktadır. Birinci kısım elçilik raporları ve benzeri resmi yazışmalardan oluşan diplomatik metinlerdir. Bunlar edebi kaygıyla değil, bilgi verme amacıyla kaleme alınmış eserlerdir. İkinci kısım din adamlarının yaptığı misyonerlik amaçlı gezilerde yazılmış daha çok anılardan oluşan metinlerdir. Burada dinî mekanlar ve insanların inanç konusundaki tutumları ön planda yer alır. Üçüncü kısım ise tüccarlar ve gezginlerin meydana getirdiği seyahatnamelerdir. Burada ekonomik analizler, tarihi olaylar ve tarihi eserler ortaya koyulmaktadır.
Tanınmış Seyyahlar
(Aşağıdaki bilgiler tarafımızdan web taramaları ile derlenmiştir. Daha doğru ve güvenilir bilgiler için seyyahların kendi eserlerine ve ciddiyetle kaleme alınmış eserlere müracaat edilmelidir.)
Tarsus’lu St. Pauls Seyahat ve Gezileri
Hazreti İsa’nın çarmıha gerildiği MS 33 dolaylarında Hıristiyanlığa dönen St. Paul, Anadolu kökenlidir. Hıristiyanlığı kabulünden sonra Tanrı’nın yolunda ilerleyerek, Anadolu ve Ege kıyılarında 20 bin milin üzerinde yol katederek ilk Hıristiyan topluluklarını oluşturmuştur.2000 yılına yaklaşırken, St. Paul’ün Hıristiyanlığı yaymak için yaptığı seyahatlerin rotaları, günümüz turizm organizasyon şirketlerinin programları arasına girmiş durumda. Özellikle St. Paul’un geçtiği topraklardaki ülkelerin (İsrail, Türkiye, Yunanistan) turizm organizatörleri, dünyadaki Hıristiyan nüfusun büyük bir bölümünü bu faaliyet içine çekmek için geniş organizasyonlar hazırlamaktalar.Seyahatlerinden yola çıkarak, 2000 yılının turizm sembolu olan bu gezgin misyoner gerçekte kimdir? Başta Anadolu olmak üzere, Roma’ya kadar hangi yollardan geçmiş, nerelerde kalmıştır? Anadolu’da St. Paul’ün izleri nerelerde yer almaktadır?

Aslında Anadolu’da, Kilikya-Tarsus’da doğan St. Paul (Saul) bir Roma vatandaşıydı. Sıkı bir Yahudi eğitiminden geçtiği bilenen Saul’un bu eğitimi Yaşlı Gamayel adında birinden aldığı sanılmaktadır. İsa’nın mesajını alarak yeniden görmeye başlayan Saul, vaftiz olur ve o andan itibaren Hıristiyanlığı yaymak için yollara düşer.St. Paul, Kudüs’ten Ege sahillerine kadar uzanan Akdeniz kıyılarında üç uzun ve tehlikeli seyahat gerçekleştirir. 20 bin mili aşan bu uzun seyahatler, Hıristiyanlık adına birinci yüzyılda yapılmış en uzun ve etkili yolculuklardır. İncil’de anlatılan bu seyahatlerin tamamı St. Paul’ün anavatanı olan Anadolu’da geçer. Burada ilk Hıristiyan topluluklarını oluşturur. Seyahatlerinin ana amacı dini misyonerliktir.
Vasco de Gama

Vasco de Gama (okunuşu Vaşku dı Gama) (1469, Portekiz – ö. 24 Aralık 1524 Hindistan), Keşifler Çağı’nda yaşamış olan, Avrupa’nın en başarılı kaşiflerinden olan, Avrupa’dan çıkıp doğrudan Hindistan’a giden ilk kişi olarak bilinen, Portekizli denizcidir.
Portekiz kralı I. Manuel’e bağlı olarak, Doğu’nun hazinelerine ve hristiyanlar için kutsal olduğuna inandıkları Hindistan topraklarına ulaşmakla görevlendirilmiştir. 1487’de, kendisinden önce Bartholomew Dias’ın keşfettiği ve Afrika’yı dolanan Ümit Burnu’nu kadar uzanan deniz yolunu geliştirerek, Denizci Henri’nin başlattığı Portekiz deniz keşiflerine bir yenisini eklemiştir. Avrupalıların Hindistan’a deniz yoluyla ulaşabilmeleri, Osmanlı Devleti’nin ve İran’nin ticari alandaki üstünlüklerine son vermiş, deniz ticaretinde Avrupalıların üstünlüğü ele geçirmesini sağlamıştır.
Gittigi yerlerde müslüman gemilerine karsı, özellikle hac’dan gelen zengin gemilere karsı korsanlık yapmış, Calicut, Mombasa, ve Malindi gibi liman şehirlerinde, yerel halkla şavasıp, bu sehirleri topa tutmustur. 1998 yılında Hindistan hükümeti Gama’nın Hindistan’a ilk geldiği yer olan Calicut’ta özellikle ülkeye ve bölgeye turist çekmek amacıyla bu kutlamaları yapmak istiyor fakat başta Hindistan Komünist Partisi olmak üzere halk Vasko dö Gama’nın gelmesiyle köleleştirme ve emperyalist sömürü döneminin başladığını söyleyerek bu kutlamalara karşı ayaklanıyor ve gösteriler düzenliyorlar. Bundan dolayıda 500. yıl kutlamaları Hindistan’da kutlanamıyor ve hükümet geri adım atmak durumunda kalıyor.
Piri Reis Seyahat ve Gezileri

1516 Mısır seferinde Osmanlı donanmasında kaptan olarak savaştı. 1517’de ilk çizdiği haritayı Yavuz Sultan Selim Han’a sundu. 1521’de Kitab-ı Bahriye’yi tamamladıktan sonra 1522’de Rodos seferine katıldı.1524’te sadrazam Makbul İbrahim Paşa’yı Mısır’a götüren gemiye kılavuzluk etti. Sadrazamın ilgilenmesi üzerine 1525’te Kitab-ı Bahriye’yi yeniden düzenleyerek onun aracılığıyla Kanuni Sultan Süleyman Han’a sundu. 1528’de çizdiği ikinci haritasını da padişaha armağan etti. 1528’den sonra güney denizlerinde görev yaptı. Portekizlilerin Aden’i alması üzerine Süveyş’teki Osmanlı donanmasına kaptan atanarak 26 Şubat 1548’de Aden’i geri aldı. 1552’de önemli bir Portekiz üssü olan Maskat’ı ve ardından Kişm Adası’nı alarak Hürmüz Kalesi’ni kuşattı. Portekizliler’in Basra Körfezi’ni kapatmak istediklerini duyarak kuzeye yöneldi. Katar Yarımadası’na, Bahreyn Adası’na egemen olarak Mısır’a geçti. Donanmayı Basra Körfezi’nde bıraktığı için sefer sırasında kendisinden yardımını esirgeyen Basra Valisi Kubâd Paşa’nın da girişimleriyle suçlu görülerek Kahire’de 1554 yılında idam edildi.Doğum tarihi kesin olarak bilinmiyor. 1465-1470 arasında Gelibolu’da doğdu. Asıl adı Muhiddin Pirî’dir. Karamanlı Hacı Ali Mehmed’in oğlu ve ünlü Osmanlı denizcisi Kemal Reis’in yeğenidir. Akdeniz de korsanlık yapmakta olan amcasının yanında yaklaşık 1481’den sonra denize açıldı. 1487’de onunla birlikte İspanya’daki Müslümanlar’ın yardımına gitti. 1491-1493 arasında Sicilya, Sardunya, Korsika adalarına ve güney Fransa kıyılarına yapılan akınlara katıldı. Amcasıyla birlikte Osmanlı Devleti’nin hizmetine girerek 1499-1502 Osmanlı-Venedik Savaşı’nda bir savaş gemisinde kaptanlık yaptı. 1511’de amcasının ölümü üzerine Gelibolu’ya çekilerek Kitab-ı Bahriye (Denizcilik Kitabı) üzerinde çalıştı ve 1513’te bir dünya haritası çizdi.
Büyük bir denizci olduğu kadar büyük bir haritacı olan Pirî Reis, korsanlık günlerinden başlayarak gezip gördüğü yerleri yabancı kaynaklardan da yararlanarak tarihi ve coğrafi özellikleriyle birlikte kitabında anlatmış ve haritalarını çizmiştir. Kitab-ı Bahriye’nin nazımla yazılan ve denizcilikle ilgili tüm bilgilerin toplandığı başlangıç bölümünde, genel açıklamalardan sonra Ege ve Akdeniz adaları tanıtılarak denizle ilgili gözlem ve deneyim önemi vurgulanır. Fırtına, rüzgâr çeşitleri, pusula ve haritanın tanımından sonra dünyayı kaplayan denizler ve karaların oranı belirtilir. Portekizliler’in denizcilikteki ilerlemeleri ve keşifleri, Çin Denizi, Hint Okyanusu, Akdeniz ve Ege Denizi’ndeki rüzgârlar, Basra Körfezi, Atlas Okyanusu ayrıntılı biçimde anlatılır.
Düz yazı ile anlatımın başladığı haritalı bölüm asıl metni oluşturur. Bu bölümde Çanakkale Boğazı’ndan başlayarak Ege Denizi kıyı ve adaları, Adriyatik Denizi kıyıları, Batı İtalya, Güney Fransa, Doğu İspanya kıyılarıyla çevresindeki adalara ilişkin tarihi, coğrafi bilgiler verilerek Kuzey Afrika kıyıları, Filistin, Suriye, Kıbrıs ve Anadolu kıyıları izlenerek Marmaris’te tüm Akdeniz’in havzası noktalanır.
1513’te çizdiği ilk haritasında Kristof Kolomb’un 1498’de çizdiği Amerika haritasından, Portekiz ve Arap haritalarından yararlandığını belirtir. Elde kalan parçası Avrupa ve Afrika’nın batı kıyılarıyla Atlas Okyanusunu, Antil Adalarını, orta ve Güney Amerika’yı gösterir. 1528’de çizdiği ikinci haritasından günümüze kalan parça, büyük bir dünya haritasının kuzey batı köşesi olup Atlas Okyanusu’nun kuzeyini, kuzey ve orta Amerika’nın yeni keşfedilmiş kıyılarını ve Grönland’dan Florida’ya uzanan kıyı şeridini içerir. Adalar ve kıyılar son keşiflere dayalı olarak daha doğru çizilidir. Keşfedilmeyen yerler ise beyaz bırakılarak, bilinmediği için çizilmediği belirtilir. İlk haritadan daha büyük ölçekli ve gelişkin olan ikincisi, teknik olarak döneminin en ileri örneğidir.
ESERİ: Kitab-ı Bahriye, (Yeni harflerle, Denizcilik Kitabı, 2 kitap, Y. Senemoğlu (haz),Tercüman 1001 Temel Eser)
Macellan Seyahat ve Gezileri

Türkçe okunuşuyla Fernando Macellan,dünyanın çevresini dolaşan deniz yolunda ilk seferi tamamlayan ve bu yolu bulmasıyla dünya tarihine geçen Portekizli bir denizcinin adıdır.
Soylu bir aileye mensup olan Macellan 1480 yılında Portekiz’in Sabrosa şehrinde doğmuştu. Henüz çocuk sayılacak yaşta, saray hizmetlerinde yetiştirilmek amacıyla kralın yanına verildi. 25 yaşındayken Portekiz donanmasında görev aldı. Donanmanın seferlerinden birinde,Fas’ta Araplarla çarpışırken yaralandı ve bu yaradan kalma sakatlığı hayatının sonuna kadar sürdü.
Macellan daha küçük yaşında,deniz ve denizcilikle, coğrafya bilimiyle çok ilgileniyordu.Tarihin bu döneminde,ünlü bazı denizcilerin seferleriyle,yapılan keşiflerle,o tarihe kadar bilinen coğrafyada değişiklikler olmuştu. Macellan, Asya’nın güneyinde tükenmez baharat ve altın kaynaklarıyla zengin adaların varlığından söz edildiğini işitmişti.Yeni yeni ülkeler bulan,kendi uluslarına büyük zenginlikler kazandıran kaşiflere özeniyor, onların arasına katılmak istiyordu.
Bu isteği,zamanla bir saplantı,bir tutku niteliğini aldı. Portekiz’den kalkıp daima batıya doğru yol alınırsa, sonunda doğu ülkelerine varılacağını tasarladı. Macellan başlangıçta devamlı olarak doğu yönünde gitmeyi ve batıdan dönmeyi düşünmüştü. Fakat Portekiz kralı onun bu tasarısına karşı çıktı. Bunun üzerine çaresiz kalan Macellan İspanya kralına başvurdu. İspanya kralı öneriyi kabul etti. Ancak ,İspanyayla Portekiz arasında bir anlaşma vardı. Doğuya seferler yapmak hakkı Portekiz’e tanınmıştı. Bu nedenle, Macellan’ın batıya doğru açılması gerekiyordu.
10 Ağustos 1519 tarihinde, Macellan İspanya’nın Sevil limanından beş gemi ve 300 kişiyle denize açıldı. Gemiler küçüktü. İspanyol mürettebat,bir Portekizlinin komutası altında olmaktan hoşnut değildi. Bunun için, yolculuk hayli güç şartlar altında devam etti. Mürettebat hoşnutsuzluğunu sık sık açığa vurmaktan çekinmiyor,işi baş kaldırmaya kadar götürüyordu.
1520 yılının Ekim ayında,gemiler Güney Amerika kıyılarından aşağılara inerek şimdiki adıyla “Macellan Boğazı” na girdiler. 22 günlük bir yolculuktan sonra,boğazın öbür çıkışındaki okyanusa ulaştılar. Macellan,burada sular Atlas Okyanusu’na oranla daha sakin olduğu için,bu okyanusa “sakin” anlamına “Pasifik” adını verdi.
Kristof Kolomb Seyahat ve Gezileri

Cenovalı denizci ve kaşiftir. 1492’de Atlantik Okyanusu’nu aşarak Kuzey Amerika’ya ulaşan ilk Avrupalıdır. Bu yolculuğunu İspanyol bayrağı altında yapmıştır.
Amerika’yı keşfetmeden önce, Osmanlı Devleti dahil, tüm güçlü devletlerden yardım istemiştir fakat kimse destek vermek istememiştir. Sonunda İspanya, Kolomb’a yardım etmeyi kabul etmiştir.
Kristof Kolomb, Amerika kıtasının bulunmasına ve Avrupa’ya açılmasına öncülük etti. Bununla birlikte yeni kıta adını Kolomb’la aynı dönemde yaşamış ve 1497 ya da 1499’da Güney Amerika’ya ulaşmış olan Amerigo Vespucci adında bir İtalyandan aldı.
Daha 11. yüzyılda Norveçli Leif Eriksson Kuzey Amerika kıyılarını dolaşmıştı, ama tarihte Amerika’nın keşfedilmesinin onuru Kolomb’a aittir. Ne var ki, Kolomb yepyeni bir kıta keşfetmiş olduğunun farkına varamamıştı. Onun amacı doğudaki baharat ve ipek gibi değerli malların batıya getirilebileceği güvenli bir ticaret yolu bulmaktı. 12 Ekim 1492’de Bahama adalarından birine çıktığında da bu düşüncesini gerçekleştirmiş olduğunu sandı. Amerika kıtasını bulan Kristof Kolomb,yepyeni bir kıta keşfettiğinin farkına varamamıştı.
Kristof Kolomb İtalya’nın Cenova limanında yaşayan yoksul bir dokumacının oğlu olarak dünyaya geldi. Avrupa’nın en işlek limanlarından biri olan Cenova’da tüccarlar çeşitli ülkelerle ticaret yapıyor, karayoluyla Hindistan’dan ve Uzakdoğu’dan gelen pamuk, kumaş ve baharattan başka İngiltere açıklarında avlanan balıkları da kurutulmuş ve tuzlanmış olarak satın alıyorlardı. Kristof Kolomb büyük bir olasılıkla Marko Polo’nun Çin gezisi anılarını okumuş, Leif Eriksson’un yüzyıllar önce yaptığı gizemli deniz yolculuğunun öyküsünü dinlemişti.
Gençliğinde Akdeniz’in doğusuna bir deniz yolculuğuna çıkan Kolomb,baharat ve ipek ticaretinin nasıl yapıldığını öğrenme olanağı bulmuştu. Daha sonra 1476’da kuzeyde İngiltere’ye ve İzlanda’ya kadar gittiği sanılmaktadır. Bu yolculuktan dönüşünde Portekiz’in başkenti Lizbon’a taşındı. O çağda bile hala Dünya’nın dümdüz olduğuna inanan birçok insan vardı.Kolomb ise Dünya’nın küre biçiminde olduğu düşüncesindeydi. Kolomb çeşitli Dünya haritalarının çizimine yardımcı oldu. Bu harita ve çizimlerde Dünya gerçekte olduğundan çok daha küçük, Asya ise çok daha büyük gösteriliyordu. Kolomb Asya’nın doğuya doğru çok fazla uzandığını, bu yüzden de İspanya’dan yola çıkıp batıya doğru yol alarak oldukça kısa bir zamanda Hindistan’a varabileceğini düşündü. Hindistan’ın uzaklığını da hesapladı; Hindistan’ın bulunduğunu sandığı yer aşağı yukarı Amerika’nın bulunduğu yere denk geliyordu.
Böyle bir yolculuğu tasarlayan ilk insan Kolomb değildi, ne var ki, o zamanki gemilerin küçüklüğü ve yeterli donanıma sahip olmayışı yüzünden böylesine uzun ve tehlikeli bir yolculuğa çıkmayı kimse göze alamıyordu. 1480’de artık deneyimli ve kendine güvenli bir denizci olan Kolomb ise Hindistan’a kısa sürede ulaşabileceğini kanıtlayacak bir keşif gezisine önderlik edebileceğine inanıyordu.
Bu yolculuk için gerekli gemileri ve parayı ancak İspanya ve Portekiz hükümdarları sağlayabilirdi. Kolomb ilk önce Portekiz Kralı 2 Joao’ya başvurduysa da önerisi reddedildi. İspanya’nın önemli bir bölümü Magripliler’in altındayken tahta çıkan Fernando ve Isabella ise Kolomb’u içtenlikle kabul ettilerse de, ülkenin içinde bulunduğu kargaşa yüzünden ona yardımcı olamadılar.
Kolomb haritacılık yapan kardeşi Bartolomeo’yla birlikte İngiltere ve Fransa krallarına başvurdu. Ama bu iki kraldan da yardım alamadı. Sonunda ilk başvurudan yedi yıl sonra İspanya kraliçesi Isabella, Kolomb’a yardım edeceğini bildirerek ona amiral ünvanı verdi.
Jules Verne Seyahat ve Gezileri
Jules Verne gençliğini Nantes’da Feydeau Adası’nda geçirdi. Ailesinin Chantenay’da kente yakın bir evi daha vardı. 1847’de hukuk okumak üzere Paris’e gitti. Evlendikten sonra eşiyle birlikte birkaç yıl Paris’te kaldı. Sonra (artık Paris’in bir bölgesi olan) Auteuil’e ardından Le Crotoy’a taşındılar. Jules Verne 1871’de yaşamının geri kalanını geçireceği Amiens’e yerleşti. Boulevard Guyencourt 23’te (1871-1873), Boulevard Longueville 44 (1873-1882) ve Rue Charles-Dubois 2’de (1882-1900) oturduktan sonra Boulevard Longueville’e döndü ve 1905’te ölünceye kadar orada yaşadı.
Balonla Beş Hafta adlı romanı ile büyük ün kazandı. Yazar birçok icatı önceden tahmin ettiği için “bilim falcısı” lakabı ile anılır. Denizaltı, uzay yolculuğu gibi onun zamanında olmayan birçok olayı öngördü. Kitaplarında öngördüğü icatlara genelde onun kullandığı isimler verilmiştir. Jules Verne eserleri, dünyada başka dillere en çok çevrilmiş yazardır. Eserleri 148 dile çevrilmiştir.
Jules Verne hangi ülkelere gitti?
1859’da, arkadaşı Aristide Hignard’la birlikte İngiltere ve İskoçya’ya gitti. Gezi programı şöyleydi: Bordeaux, Liverpool, Edinburgh, İskoçya, Londra, vd. Yakınlarda yayınlanan Geri Geri İngiltere’ye adlı romanın esin kaynağı bu gezi olmuştu.Jules Verne 1861’de yine Hignard’la birlikte İskandinavya’ya, özellikle de Norveç ve Danimarka’ya gitti. O gezideyken, eşi Honorine oğulları Michel’i doğurdu.
1867’de, Jules Verne ve kardeşi Paul, Great-Eastern gemisiyle Amerika Birleşik Devletleri’ne gittiler. Yalnızca birkaç gün kaldıkları bu ülkede New York’u ve Niagara çavlanını gezdiler. Verne, Amerika izlenimlerini Yüzen Şehir’de anlatır.1872’de Londra ve Woolwich’e gitti.1871-1873 yıllarında Hetzel’in davetlisi olarak Jersey, Guernsey ve Sark’a gitti.
1876’da İngiltere kıyılarını dolaştı.Verne 1878’de yatı Saint-Michel III’le uzun bir geziye çıkarak Lizbon, Tanca, Cebelitarık ve Cezayir’i dolaştı.
1879’da yine Saint-Michel III’le İngiltere ve İskoçya’ya gitti. Yarmouth, Edinburgh ve Dover’la Hebrid adalarını vd. ziyaret etti. 1880’de İrlanda, İskoçya ve Norveç’e gitti.
1881’de Saint-Michel III’le bu kez Hollanda, Almanya ve Danimarka’yı gezdi. Paul Verne bu geziyi Rotterdam’dan Kopenhag’a adlı kısa öyküsünde anlattı.
Verne 1884’de Saint-Michel III’le Akdeniz’de bir geziye çıkarak Cezayir, Malta, İtalya ve diğer ülkeleri dolaştı. 1887’de, Belçika ve Hollanda’da bir turneye çıkarak, dinleyicilere Sıçan Ailesi adlı öyküsünü okudu.
James Cook Seyahat ve Gezileri

James Cook (27 Ekim 1728 – 14 Şubat 1779) İngiliz denizcisi ve kaşifidir. Özellikle Pasifik Okyanusunda yaptığı seyirleri ve bu seyirlerde yaptığı ada keşifleri ile ünlüdür. İngiltere’de Yorkshire’de doğdu. 5 kardeş olan Cook ailesi ile Great Ayton’daki Airey Holme çiftliğine taşındı ve burada okula gitti. 13 yaşında babasına çiftlikte yardım etmeye başladı. 18 yaşında Whitby limanından yola çıkan Free Love adlı kömür gemisinde miço olarak ilk deniz yolculuğuna adım attı. Kaptanlık için gerekli cebir, trigonometri, denizcilikastronomi çalışan Cook, kısa zamanda dikkat çekti. 24 yaşına geldiğinde ikinci kaptanlığa kadar yükselmişti. 1755’te gönüllü olarak Kraliyet Donanması’na katıldı ve İngiltere ile Fransa arasında patlak veren Yedi Yıl Savaşları sırasında Quebec City kuşatmasına katıldı. Haritacılık konusunda başarısı dikkat çekti; kaptanlığa yükseldi. 1760’ta Kanada’daki görevi sırasında St. Lawrence Kanalı’nın haritasını çıkararak 200 ingiliz gemisinin kayıp vermeden Quebec Koyu’na demirlemesini sağladı. 1763 ve 1767 yılları arasında ise Newfoundland adasıyla Labrador yarımadasının haritalarını çıkarmayı başardı.
1768 yılı Mayıs ayında Cook , Pasifik Okyanusu’nu keşfetmekle görevlendirildi. Cook’un yolculuklarının tarihteki önemli etkilerinden biri Avrupa ülkelerinin Pasifik’te kurduğu sömürgelere öncülük etmesi oldu.
İlk yolculuk (1768 – 1771)
İlk yolculuk için Whitby limanından Earl Of Pembroke adlı kömür gemisi satın alındı ve Endeavour olarak adlandırıldı. Gemi Rio De Jenerio’dan Tahiti’ye ulaştı.3 Ocak 1769’da gerçekleşecek Venüs’ün Güneş önünden geçişini gözlemlemek Cook ve ekibinden bu yolculukta beklenen görevlerden biriydi. Geçiş süresi saptanarak önce Venüs’ün dolayısıyla diğer gezegenlerin Güneş’e olan uzaklığı hesaplanacaktı. Ne yazık ki, ölçümlerdeki hata payının beklenenden fazla olmasi bu gözlemin başarısına gölge düşürdü. Cook daha önce 1766’daki güneş tutulmasını gözlemlemişti.Ekim 1769’da Cook Yeni Zelanda’yı ziyaret eden ikinci Avrupalı oldu. Daha önce tek bir ada olduğu düşünülen Yeni Zelenda’nın iki adadan oluştuğunu keşfetti ve Kuzey Adası ile Güney Adası arasındaki boğaz Cook Boğazı adını aldı.
Nisan 1770’te Avustralya’nın güney kıyıları keşfedildi. 16 Haziran’da Endeavour Avustralya’nın güney doğusu açıklarında karaya oturduğunda gemi kıyıda onarıma alınırken; Avustralya bitkileri üzerine ilk koleksiyonları oluşturdular. Ardından gemi Afrika’nın güney ucundaki Ümit Burnu’na (Cape of Good Hope) ilerledi. 1771’de Endeavur İngiltere’ye geri döndü. Dönüşünden sonra günlükleri yayınlanan Cook bilim dünyasında da tanındı.
İkinci yolculuk (1772 – 1775)
18. Yüzyılda Ekvator’un güneyinde keşfedilmemiş topraklar olduğuna inanılıyordu. Cook’un ikinci yolculuğu öncelikle bunu kanıtlamaya yaradı. Bu yolculukta Cook daha önce hiçbir Avrupalı’nın ilerlemediği kadar güneye ilerledi. Antarktika’nın çevresini dolaştı. Ancak kıtayı çevreleyen buzlar karanın görünmesini engellediğinden Antarktika’nın varlığı 1840’a kadar kanıtlanamadı. 1775’te İngiltere’ye döndüğünde Kraliyet Donanması Cook’a onursal emeklilik hakkı tanısa da bu Cook’u denizlerden uzak tutmadı.
Üçüncü yolculuk (1776 – 1779)
Cook Temmuz 1776’da üçüncü yolculuğuna çıktı; bu kez Avrupa ve Asya arasında kuzeyden bir bağlantı olup olmadığını araştırdı. Bu başarısız girişimin ardından 1778’de Hawaii Adaları’na ulaşan ilk Avrupalı oldu. Daha sonra Afrika’nın güney ucunu dolaşarak, Hint Okyanusu’na yöneldi. Kuzey Amerika’yı keşfetmek üzere doğuya yöneldiğinde bilmeden Juan de Fuca Bogazı’nı geçti. Kuzey Buz Denizi’ne ulaşmayı hedeflediğinde dev buz kitleleri yolunu kesti ve Hawaii’ye geri döndü. Geminin teknelerinden birinin çalınması üzerine yerlilerle çıkan tartışmada Cook öldürüldü (14 Şubat 1779).