İyi insan nedir
İnsan olmanın temel kuralı: Aynı fikirde olmasak ta beraber yaşayabilecek kadar insan olabilmekten geçiyor. Fikrimiz, görüşlerimiz, yaşantılarımız farklı olsa da birlikte yaşamayı becerebiliyorsak iyi insanlar olabilmişiz demektir. Peki iyi insan nedir?
İyi insanın özellikleri
Malesef sayıları hızla azalmakta nesilleri tükenmektedir. Çevremizde görüp tanıştığımızda mutlu olduğumuz insanlardır. Genel özelliklerini Halil Erdoğmuş’un ifadeleriyle sayacak olursak;
- Çevresini, karşılık beklemeden sevip saygı duyandır.
- Sadece kendi mutluluğunu değil, diğer kişilerin de refahını düşünendir.
- Maddi ve manevi birikimlerini paylaşmaktan keyif alandır.
- Davranışları ve söylemleri ile karşısındaki insanı kırmaktan çekinendir.
- Kendi şefkat ve merhamet duygusunu çevresine hissettirebilendir.
- Hatayı önce kendisinde arayandır.
- Alçak gönüllü olmanın en değerli erdem olduğunu bilendir.
- Kalpleri yumuşatmanın öncelikli yolunun güler yüzlü olmaktan geçtiğini her daim hatırlayandır.
- İnsanlara ve topluma faydalı olmayı kendine ilke edinip, çalışkanlıktan ödün vermeyendir.
- Yaşadığı her anın değerini bilen, zamanını boş geçirmeyendir.
- Varlığına, sahip olduklarına ve yaşadıklarına her adımında şükretmeyi unutmayandır.
- Ağzından çıkacak her bir sözcüğü önce kalp sonra mantık süzgecinden geçirebilendir.
- Borcuna sadık kalabilmeyi başarandır.
- Vefalı olan, kendisine yapılan iyilikleri unutmayandır.
- Yaptığı iyilikleri de, gördüğü kötülükleri de unutandır.
- Affetmenin ve teşekkür etmenin insanı yücelten değerler olduğunun farkında olandır.
- Karşısındakini kandırmaya çalışan insanların aslında kendisini kandırdığını bilip buna itibaretmeyendir.
- Bir insana güvendiğini hissettirmenin onun için en büyük destek olduğunun farkında olandır.
- Kendi hakkından önce başkalarının hakkını gözetendir.
- Sözü bir ve doğru olandır.
- Öfkesine hakim olabilendir.
- Kin duygusunun kendisini esir almasına izin vermeden, bu duyguyu kalbinden atabilendir.
- Alçakgönüllü ve hoşgörülü olmasını bilendir.
- İsraftan kaçınan, sahip olduğu kaynakları verimli kullanmaya özen gösterendir.
Ne oldu “O” iyi insanlara?
Nerede o eski insanlar? diye hayıflanma cümlelerini sıkça duyuyoruz. Kimi beyaz atlarına binip gittiler, kimi nesilleri tükendi diyor. Aslında toplumuzda hâlâ var ‘o’ iyi insanlar. Sadece sayıları azaldı. Azalmasında kapitalizm, tüketim toplumuna dönüşmemiz, manevi değerleri örf ve âdetleri yitirmemiz önemli rol oynadı.
Sadece bunlar da değil tabi ki. Teknolojiyi takip edemediğimiz günlerden geçiyoruz. Her gelen yenilik bizden bir şeyler götürüyor. Teknolojiyi alıp kabullenirken toplumsal değişime uğruyoruz. Bu radyo, televizyonla başladı. Ancak hiçbiri internet ve cep telefonları kadar devşirmedi bizleri. Tuhaf insanlara dönüştük. Mehmet Yılmaz’ın derindusunce.org’da konuyla ilgili çok güzel bir yazısı var şöyle diyor;
Biz teknolojiyi kullanırken KALICI biçimde etkileniyoruz ve dönüşüm geçiriyoruz. Meselâ Afganistan’da Amerikan askerlerince öldürülen bir çocuğun can çekişmesi naklen ekranlarımıza gelmesi basit bir hadise değil. Gözlerimiz binlerce km ötesini görürken ellerimiz bağlı. Çaresizlik hissi insanları bir seçim yapmaya itiyor: Umursamazlık ya da nihilizm. Herşeye üzülen, hiç bir şeyle tam olarak ilgilen(E)meyen insanlar oluyoruz. İnternetteki forumlarda kanlı fotoğraflar, videolar geziyor. Libya’dan mı gelmiş yoksa Filistin’den mi? Fakat sorun daha da karmaşık: Çünkü çocuklar anne-babalarının tepkisine bakarak zulüm karşısında takinmaları gereken tavrı öğreniyorlar. Akşam yemeğinde TV’nin kumandasıyla zaparken yüzlerce insanın ızdırabına tanık olduktan sonra bir saniyede bir komedi filmine ya da futbol maçına geçiyoruz. İnsanların komik filmler seyretmesinde ya da futbol oynamasında elbette bir kötülük yok. Ama kafasına bombalar yağan çocukları günlük hayatın sıradan olayları ile aynı karelere, aynı ekranlara, aynı saniyelere sığdırmak yok mu?
Mesele tam burada. TV’nin ZAMAN ve ZEMiN‘i hayatın gerçeklerini örtüyor zihinlerimizde. Meselâ 8 dakikalık bir akşam haberlerinde aynı ekran karesi 1 dakikalığına ikiz doğurmuş bir pandaya veriliyor; sonra seller altında ölen 10 bin Brezilyalıya. Oysa gerçek hayatta hemen yanıbaşınızda bir insan ölse böyle kayıtsız kalabilir misiniz? Bir şey yap(A)madan zulüm, açlık, sefalet, savaş seyretmek insanlığımıza zarar veriyor.
1800’lerde teknik ilerlemeyle hızlanan uzaklaşma – yabancılaşma ve şeyleşme devam ediyor. İnsansız uçaklar vuruyor artık sivilleri. Katiller ile ölen insanlar arasındaki mesafe giderek büyüyor. İnsansız uçakları üretenlerin, Halliburton, BlackWaters gibi “katil” firmaların hisse senetleri borsada satılıyor. Katillere ortak olmak yasalara aykırı değil. Makale devam ediyor. Dilerseniz…
Yazının devamını buradan okuyabilirsiniz: İnsan’ın Tabiat’la ve kendi tabiatıyla bağının zayıfladığı bir dönemde koptu o DEViR-i-ci fırtına. Endüstri devrimiydi adı. Para ve Teknoloji tanrılığa talip oldu. Birgün imkânsız olanın ertesi gün teknolojiyle mümkün oluşu, asırlarca çalışmayı gerektiren miktarda paranın kimilerince bir yılda kazanılabilmesi bütün dengeleri oynattı yerinden. İnsanlar tutunacak dallara, kesin ve mutlak fikirlere ihtiyaç duydular. İşsizlik mi vardı? Yahudilerin suçuydu. Açlık? Pis burjuva. Çaresi? Devrim. Ahiret’ten umudunu kesen insanlık yeryüzü cennetleri peşinde koştu. Yeryüzündeki zulüm getiren düzen(-sizlik) DEViR-i-ilmeliydi. Gelenekler, din, ahlâk… Bütün bunlar zalimlerin afyonuydu, “büyük insanlïk” uyutuluyordu. (Bkz. Din Toplumun Afyonudur) Irkçılık, sınıf tassubu, piyasa fetişizmi… Felaketler ideolojileri kovaladı, ideolojiler ise dünya savaşlarını. Köklerinden sökülen İnsan’ı devir-mek, devrim üstüne devrim yapmak ne kolaydı artïk.
İki dünya savaşı ve takip eden soğuk savaş dönemi sonunda yeniden kök salmayı ögrenebildik mi? Koskocaman bir “HAYIR” olabilir cevap. İyi ama ne Stalin kaldı ne de Hitler. Ortadoğu’nun bir kaç sömürge valisini saymazsak “totalitarizm bitti” diyemez miyiz yine de?
Ne yazık ki yeni bir totalitarizm türü çıktı artık ortaya. Çok daha sinsi bir totalitarizm. Para ve Teknoloji’nin sentezinden doğan garip bir güç. Michel Foucault’nun deyimiyle: “Modernite bir zaman dilimi deği bir zihniyettir”. Endüstri Devrimi’nin aslında hiç bitmediğini, bazı vasıflarıyla sürekli devrim yaptığını kabul etmek durumundayız. Tıpkı 1800’lerde hızlanan trenler gibi 2000’lerde de ürünlerin, bilginin, paranın artan bir hızda dolaşması bizi hazırlıksız yakaladı ve aklımızı kullanmamakla yeni bir canavar ürettik. Liberal Totalitarizm adlı bu yeni canavarı nasib olursa yakında inceleyeceğiz.
![teknoloji-ve-insanlik - Rehber Blog - Rehbertr.com teknoloji-ve-insanlik](https://rehbertr.com/wp-content/uploads/2017/07/teknoloji-ve-insanlik-300x212.jpg)
İyi insan olmak çağımızın insanı için bir meziyet haline geldi. Son yılların en çok konuşulan yapay zeka ve derin öğrenme teknolojilerine bakalım. Milyonlarca insanı işsiz bırakacak, toplumları ekonomik, ticari, sosyal yönden buhrana sürükleyecek projelerden bahsediliyor. Sektörün en etkili isimlerinden [Elon Musk ve bazı bilim adamları gibi] eleştiriler de var. Ancak eskilerin tabiriyle US[Akıl] lanmıyoruz.
Endüstri devrimi neticesinde gelen iki büyük dünya savaşı ve uğruna ölen milyonlarca sivil insanı Tarih hafızası hatırlatsa da çağımızın insanı unutmuş olsa gerek. Ya da unutup silah satmak rant elde etmek teknoloji icat ediyoruz diyerek dengeleri alt üst etmek birilerinin işine geliyor. Bu başka bir yazının konusu. Daha da önemlisi siz bu konuda ne düşünüyor sunuz?