Sağlıksız Sevgi Nedir?
Çocuklar Üzerindeki Olumsuz Etkileri Nelerdir?
‘’Sağlıksız sevgi’’ ya da ‘’sevgiyi sakatlayıcı sözler’’ gibi ibareler duyar olduk. İkili ilişkilerin konu edindiği yetişkin programlarında, özellikle çocuk eğitimi ile ilgili söyleşilerde ve programlarda, adına sıkça rastlanır olan bu ibareler ile bize anlatılmak istenen ne olabilir? İşin özünde neyi iyi anlamalıyız ki, hem kendi hayatımızda, hem de çocuklarımızın hayatında farklılık olsun?
Sevgi nedir
Sevgi duygusu, yeryüzünde ki tüm canlılara sunulmuş, en güzel en nadide duygulardan biridir. Sevgiyi ne ile ölçsek, nasıl dile getirsek, ne kadar uğraşsak da tarifi tam anlamıyla mümkün olmaz. Anlatmakla bitmez. Zaten anlatmaya çalışmak için, nelere konu olmadı ki sevgi? Nice kitaplara, şiirlere, ne müziklere, filmlere… Herkes bilir ‘’Selvi Boylum Al Yazmalım’’ şiirindeki şu dizeyi;
…
‘’Sevgi neydi
Sevgi emekti’’
…
Kötülüklerin önüne geçen, devamlılığı sağlayan, yaşamı mümkün kılan duygudur o. İnsanı diğer canlılardan ayıran olgu akıldır evet, fakat akıl bile sevgisiz kullanıldığında nahoş sonuçlara sebep olur. Sevgi olmasaydı her şey ne kadar da zor olurdu?
Peki, bu kadar güzel bu kadar özel bir duygu, nasıl sağlıksız olur? Sevgiyi sakatlayacak sözcükler nelerdir? Hiç düşündük mü?
Çocuklara sevgimizi nasıl göstermeliyiz?
Hastalık boyutundaki kıskançlıklar, kendini yetersiz hissetmek, başkalarının arkasına sığınma ihtiyacı, eksikliği bir başkasının varlığı ile kapatmaya çalışmak, O bir başkası olmazsa yaşayamayacağını bile düşünmek(!). Genel itibariyle yetişkinlerde görülen sağlıksız sevgi ilişkileri, birey olamamaktan kaynaklanıyor aslında. Birey olamamanın yolu ise, nasıl çocukluk geçirildiğinden tutun, eğitime kadar uzanıyor. Çocukluk yıllarında ailesi ve diğer sosyal çevresi tarafından bir takım baskılara maruz kalmış, bazen bir davranışı, belki bir sözü önemsenmemiş, küçük düşürülmüş, üstüne iyi bir eğitim hayatı yaşayamamış kişilerin özgüveni düşük olabiliyor. Bu durum, üstesinden gelinemedikçe kişinin içinde bir yerlerde hep duruyor.
Çocuklar üzerindeki olumsuz etkiler ise, yine birey olamayan, bilinçsiz ebeveynlerden kaynaklanıyor. Ebeveynin nasıl bir çocukluk geçirdiği, aldığı eğitim şekli burada da devreye giriyor. Çocuk ailenin en değerli varlığıdır. Bizden olan, lakin bizden ayrı bir bireydir. İşlemesini bilen, ondan bir hazine yaratabilir. Ne diyor Neil Postman; ‘’Çocuklar, belki de hiç göremeyeceğimiz bir zamana gönderdiğimiz canlı mesajlarımızdır.’’
Ancak bazen masum gibi görünen bilinçsizlikler silsilesi, biz farkında olmadan çocuğa zarar verebiliyor.
En heyecanlı, en keyifli bekleyişin uzun bir dönemi neredeyse isim arayışı ile geçer. Çocuk doğar, ismi verilir, verilir de nedense pek az ismi ile hitap edilir. Yerine, ‘’Annecim, Babacım’’ ile başlayan türlü çeşit sıfatlarla biten kelimeler kullanılır. Psikolog, Yazar Prof. Dr. Acar BALTAŞ, daha tehlikeli kelimeler de var diyor; aşkım, sevgilim gibi. Bu ifadelere dikkat etmek gerektiğine vurgu yapıyor.
Çocuklarla nasıl iletişim kurmalı?
Özene bezene hazırlanan odalar, en kalitelisi en rahatı olsun diye alınan beşikler yataklar… Ama her ne hikmetse anne baba yatağında, anne baba ile uyumaya alışan çocuklar. Bilinmelidir ki, çocuk belirli bir döneme kadar anne babaya BAĞIMLI dır. Ömür boyu sürmesini dilediğimiz şey, BAĞLILIK tır. Asıl bağımlılık ise ebeveyndedir. Bırakalım kendi yataklarında, kendi odalarında uyumaya alışsınlar ki, bireyselleşebilsinler.
Bireyselleşmeyi önleyen diğer ifadeler; hadi oğlum/kızım ellerimizi yıkayalım, yatağımıza yatalım, yemeğimizi yiyelim, ayakkabımızı giyelim, arabanla oynayalım gibi birliktelik içeren kelimeler. Sonunda çocuk kendi başına bir şeyler yapma becerisi kazanamamış oluyor.
Çocuk yetiştirmede dikkat edilmesi gerekenler
Çocuk yetiştirme bir sanattır. Başardıklarına karşılık ödül verilmeli elbette, ama bunu da abartmamak gerekir. Her ödül de çikolata, şeker, oyuncak olmak zorunda değildir. Aferin, bravo gibi destekleyici kelimeler de ödüldür. Hele ki şu cümle çok tehlikelidir; Beni öpersen sana bu çikolatayı, şekeri veririm. Sevgisini, dilediği zamanda, dilediği şekilde göstermesi en uygun olanıdır. Aksi halde istismarcıların kullandığı kandırma tuzağına kendi elimizle teslim etmiş oluruz. Bu yeterli bir çözüm mü, değil elbette. O da ayrı derinlikte incelenmesi gereken uzman konusu.
İyi bir çocuk nasıl yetiştirilir?
Mükemmellik peşinde koşmak adına, en iyi marka kıyafeti giydirmek, en pahalı oyuncakları almak, en tarz şekillere sokmak ve bütün bunları da sosyal medyalarda yayınlamak için yapmak, tehlikeli sevgi gösterilerinden başka bir şey değil.
Kızlarına prenses gibi davranan anneler, benim kızım saraylara layık, aman ne olmuş yatağını toplamamışsa, tabağını kaldırmamışsa, onun hizmetçileri olacak zaten, şeklindeki konuşmalarla kız çocuğunun bilinçaltını hayalperestlikle doldurmalar… Varsın olsun tabi, olsun da gerçek hayat her zaman herkese aynı imkanı sunmayabiliyor. En doğrusu çocuklarımızı gerçek hayatın içine katmak, her şartta ve koşulda başlarının çaresine bakabilmeyi öğretmek.
Sayısız örnekler mevcut. Bu sevimsiz örnekleri azaltmanın yolunu aramak gerek. Arayışa önce kendimizden başlayabiliriz. Bu günü bir milat kabul edelim mesela, eksiklerimiz neler, bulup tamamlayalım. Bol okuyalım, araştıralım, bilinçlenelim, farkındalıkla dolu birey olalım ve çocuklarımızı da öyle yetiştirelim. Hemen değişmez, düzelmez belki dünya, gerisini de kelebek etkisinin yaratıcı gücüne bırakalım. Çocuk eğitimi ailenin en önemli vazifelerinden biridir.
Aferin, harikasın, çok güzel çizdin, ne güzel başardın, bravo! kelimeleri ödüllerin en güzelidir. Bunların yerine kaliteli zaman ve bilinçli sevgi vermek yeterlidir.
Arzu TOK ÖNER
Kaynaklar;
–https://www.birgun.net/haber-detay/ben-ne-soylerim-cocugum-ne-anlar-235326.html
– http://www.hurriyet.com.tr/egitim/annelere-cocuklari-icin-sagliksiz-sevgi-uyarisi-40755502
– http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/ozgur-bolat/sevgi-eksikligi-nelere-yol-acar-28072971
-https://www.google.com/search?q=ben+ne+s%C3%B6ylerim+%C3%A7ocu%C4%9Fum+ne+anlar&oq=ben+ne+s%C3%B6ylerim+%C3%A7ocu%C4%9Fum+ne+&aqs=chrome.1.69i57j0l3j69i60.8534j0j8&sourceid=chrome&ie=UTF-8
5 Comments
2000’den sonra gelen nesilin saygısızlığı ve ağzı bozukluğu hat safada. Keşke tekrar eğitim verseler
Yeni neslin saygısızlığı ve ağız bozukluğundan bende şikayetçiyim.
Notdefteri.net’in değerli okuyucuları, görüşlerinizi paylaştığınız için teşekkür ederim. Yorumlarınıza bende katılıyorum. 2000’lerin başında pek çok açıdan sıçrayış yaşadık. En büyük gelişme teknoloji alanında kaydedildi. Fakat ölçü mü fazla kaçtı, bireysel çıkarlar mı değişti her ne olduysa oldu, bazı paradigmalar kaybedildi. Nitelikli, ahlaki değerlere sahip çocuk yetiştirme de bunlardan bir tanesi oldu ne yazık ki..
Sevgi olmadan bu yazılarından hiç biri elbette olmaz ki buda çocuklarımızın yetiştirilme tarzı ve psikolojisi ile doğrudan ilgilidir. Ve bu konuda ciddi desteklere ihtiyaç duyarlar. Psikolojik destek, çocukluktan itibaren her gelişim döneminde ve her yaşta ortaya çıkabilen bir ihtiyaçtır. Farklı yaş gruplarına özel kazanımların elde edilmesinde yaşanan güçlükler, algı ve kavrama yetersizlikleri, endişe ve korku temelli sorunlar, sosyal iletişim problemleri, ergenliğe özel sıkıntılar, aile/eş/çift olmaya yönelik sorunlar psikolojik desteği gerekli kılan yaygın yaşam deneyimlerini meydana getirir. Çocuğunuz, bir yakınınız ya da kendiniz için danışmanlık desteği almaya karar verdikten sonra hassasiyetle yaklaşmanız gereken tek bir nokta vardır: bu yolda uzman, güvenilir, tecrübeli ve profesyonel bir psikolog ile birlikte ilerlemek. Samsun’da psikolog ihtiyacını büyük oranda karşılayan Uzman Psikolog Özlem Durhat, yetişkin, çocuk, ergen, aile ve eş terapisi alanlarında aradığınız güvenilir desteği sağlıyor. www . samsunterapi . com ,ve ozlemdurhat . com adresini ziyaret edebilirsiniz.
deneme yorum