En kara kıta Afrika
Zengin kaynakları ve insanları sömürülen ırkçılık rejimi sırasında batılılar tarafından çok değerli yer altı kaynakları uğruna köleleştirilen, bitmeyen hürriyet mücadelesinin yüzyıllarca yaşandığı ve hala bu mücadelenin devam ettiği yer, isimleri büyük, kendileri küçük ülkeler…
Özgürlük, hürriyet bahaneleriyle karıştırılan Afrika ülkeleri 15.yüzyıldan bu yana yer altı yer üstü kaynakları sömürülüyor. İnsanları tıpkı bizdeki gibi etnik, aşiret, kabile kavgaları bahane edilerek birbirine kırdırılıyor. Bu siyasi çatışma, etnik silahlı mücadele Afrikayı sömürenlerin de işine geliyor. Kaos ortamında kıtayı istedikleri gibi sömürmekte ayrıca silah satmaktadırlar. Afrika insanı ne zaman uyanır? Bizdeki gibi bir “Kurtuluş Savaşı” başlatır mı? Avrupalıların doğulu adını verdikleri Afrikalılarla Asyalılar bakalım kendi kaynaklarını kendileri ne zaman kullanmaya başlayacak…
Afrika kıtası doğal güzellikleri, zengin yeraltı kaynaklarını, büyük gölleri, geniş nehirleri ile su kaynakları açısından zengin bir kıtadır. Fakat kıtada ardı arkası kesilmeyen siyasi, ekonomik, çevresel ve bölgesel problemler sebebiyle kaynaklara özellikle de su kaynaklarına ulaşım imkânları geliştirilememektedir.
Afrika’da yardım yapan kuruluşlar
Bir çok kişi Afrika’ya nasıl yardım yapabilirim diye soruyor. Bu konuda şeffaf, yardımın gerçekten Afrika’da ihtiyaç sahiplerine ulaştırıldığını görebileceğiniz yardım dernekleri var. Diversity Derneği Afrika’da şimdiye dek birçok su kuyusu açan ve Afrika halkına Allah rızası için yardımcı olan samimi derneklerden biri. Afrikanın 40’tan fazla ülkesinde açtıkları su kuyularından bazıları;
Afrika, Mali Ülkesi , Başkent Bamako, 228 km uzaklıktaki Zangovere köyü
https://youtu.be/h4E6PRVsU4A
Afrika, Mali Ülkesi , Başkent Bamako, 235 km uzaklıktaki Vareçela köyü
https://www.youtube.com/watch?v=h4E6PRVsU4A
Afrika, Nijer Ülkesi, Başkent Niamey, 150 km uzaklıktaki El-Faffaro Köyü
Afrika, Nijer Ülkesi, Başkent Niamey, 150 km uzaklıktaki Necefe Köyü
Afrika’da su kuyusu açtıran, Afrika’da kurban kesen, Ramazan-ı Şerif’te gıda yardımı yapan yüzbinlerce türk vatandaşı dışında bazı tanınmış kişilerde bulunuyor. Bunlardan biri de “Diriliş Ertuğrul” dizisi başrol oyuncusu Engin Altan Düzyatan.
Daha önce Kenya ve Ruanda’da vahşi doğa fotoğrafları çeken Engin Altan Düzyatan, bu tutkusunu bir adım öteye taşıyor. Düzyatan bu kez bir vahşi doğa belgeseli çekecek.
Eşi Neslişah Alkoçlar’la birlikte yeniden Kenya’ya giden Engin Altan Düzyatan, vahşi hayvanların yiyecek ve su bulmak için çıktıkları göç yolculuğunu görüntüleyecek. Bir yandan fotoğraf da çekecek olan Düzyatan, o kareleri açacağı bir sergide beğeniye sunacak. Elde edeceği gelirle de hem Türkiye’de bir vakfa bağış yapacak hem de Afrika’da su kuyuları açtıracak.
Afrika’ya az-çok herkesin katkısı olabilir
Engin Altan Düzyatan, iki yıl önce verdiği bir röportajda Afrika’daki çocukların su alabilmek için 50-60 kilometre yürümek zorunda kaldıklarını anlatmış, şöyle konuşmuştu: “Buradaki insanları görüp etkilenmemek mümkün değil. Çocuklar su almak için gittikleri yerden 1 gün sonra dönüyorlar. Oysa Afrika’da gerekli derinliğe indiğin takdirde nereyi kazarsan kaz su var. O yüzden Afrika’da su kuyuları açtırmak istiyorum. Ufak da olsa bu coğrafyaya bir katkım olsun istiyorum.”
Afrika’da son durum nasıl
Afrika kıtasının çiftçilik ve hayvancılıkla uğraşan Etiyopya ve çevre ülkelerindeki çöl alanlarında temiz suya ulaşım kısıtlı olduğu için halkın büyük bir kısmı aynı su kaynağını kullanmak zorunda kalmaktadır. Kabile kültürünün halim olduğu Afrika ülkelerinde bu durum silahlı çalışmalara varan gerginliklere yol açabilmektedir. BM verilerine göre Afrika’daki insanları %66’sı kurak ve yarı kurak yerlerde susuzluk problemi yaşamaktadır. Küresel ısınmanın en fazla hissedildiği Afrika kıtasında bu oran giderek artış göstermektedir. Örneğin Afrika boynuzu ve Namibya Çölüne neredeyse hiç yağış düşmüyor. Öte yandan, Somali, Cibuti, Kenya, Uganda ve Etiyopya gibi ülkeler, uzun bir aradan sonra tarihlerindeki en ciddi kuraklık dönemlerini yaşamaktadırlar. Aylardır toprağa tek damla yağmurun düşmediği Afrika’nın bu talihsiz coğrafyasında şiddetli kuraklık 10 milyonu aşkın insanın hayatını tehdit etmeye devam ediyor. Yine BM verilerine göre, sadece Somali’de 3,5 milyon insan açlık ve temiz suya ulaşım sorunundan dolayı ölümle yüz yüze gelmiş durumda. Bu durum susuzluk ve açlık çeken ülkelerden sosyo-ekonomik olarak biraz daha iyi durumda olan komşu ülkelere yönelik kitlesel göçlerin artarak devam etmesine neden olmaktadır. Son birkaç ayda 28 bin çocuğun açlık ve yetersiz beslenmeden kaynaklı sorunlardan dolayı hayatını kaybettiği kaydediliyor.
Afrika’nın içinde bulunduğu durumun sorumluları
%1’i müslüman %80’i hıristiyan olan Güney Afrika’da susuzluk, açlık problemlerinin en az yaşandığı veya yaşanmadığı tek afrika ülkesi olması sorunun gerçekte ne olduğunu ortaya koyuyor. Sorun aslında açlığın ve susuzluğun pençesine düşen insanların siyahi ve Müslüman olmaları mı, sorusu bölge halkları tarafından sıklıkla gündeme getirilmektedir.
Afrika halkının problemlerinin gerçek nedenini 1953 yılında Kenya Mahkemesi’nde gerçekleştirilen duruşmada Kenyatta açıkça söylemiştir. Mahkeme tarafından yedi yıl hapis cezasına ve ayrıca üç yılda zorunlu hizmet ile cezalandırılan Kenyatta mahkemede son sözü sorulduğunda Avrupalılar geldiklerinde onların elinde İncil, bizim elimizde ise topraklarımız vardı. Bize gözlerimizi kapatıp dua etmeyi öğrettiler. Gözlerimizi açtığımızda baktık ki İncil bizim, topraklarımız ise beyazların elindeydi. sözü büyük yankı uyandırmış, bu sözlerle Kenyatta Afrika tarihine geçmiştir.
Amerikalılar ve Avruplalılar Afrika’ya Yardım Yapıyor mu?
Afganistan’da haftada beş milyar dolar harcayan ve Afrika’da Cibuti merkezli olarak kurduğu AFRICOM askeri komutanlığı için yılda 300 milyon dolar ayıran ABD nin bile, Afrika acil yardım fonuna şimdiye kadar yalnızca 28 milyon dolarlık katkı sağlamış durumda olması taraflı tutumu en belirgin şekilde ortay koymaktadır. Diğer batılı ülkeler de ABD’den farklı değil. Afrika kıtasındaki yatırımları giderek artan ve bölgeyle olan yıllık ticari hacmi 50 milyar dolara ulaşan Çin de açlık ve kuraklıktan etkilenen bölge halkına yönelik yeterli ilgiyi göstermiyor. Oysa dünya devletleri yılda sadece 1,2 trilyon dolarlık parayı savunma ve savaş için harcıyor.
BM Dünya Gıda Programı yetkililerinin aylar öncesinden tüm dünyaya acil yardım çağrısı yapmış olmasına rağmen, ihtiyaç duyulan 1,6 milyar dolarlık yardım fonuna sağlanan katkı ise son derece zayıf kalmaktadır. Öyle ki artık Afrika da bir köy akarsu yakınında kurulmuşsa şanslı sayılmaktadır. Fakat küçük bir akarsudan birkaç köy içme ve kullanım amaçlı su çekiyorsa bu durum ciddi problemlere neden olmakta ve köylüler kilometrelerce uzaktan başlarının üstünde kaplarla evlerine su taşımak zorunda kalmaktadır. Bu su sorunları sağlık sorunlarını da beraberinde getirmektedir. Temiz su yoksunluğu çeşitli salgın hastalıklara yol açarken akarsuyun yakın olduğu yerlerde de suyun taşıdığı bilharzios, uyku hastalığı, nehir körlüğü, gine kurdu, sıtma gibi hastalıklar yaygın olarak görülmektedir. Kolera, tifo, dizanteri, zatürre gibi hastalıklar kıta genelinde rekor sayıda çocuğun ölümüne sebep olabilmektedir. Bir köyde açılacak bir-iki su kuyusu civardaki birçok köyün sağlıklı suya erişimini sağlamada genellikle yeterli olabilmektedir.
Afrika’ya maddi-manevi en çok yardım eden ülke Türkiye
Fakat yoksulluk ve az gelişmişlik nedeniyle birkaç yüz metre derinlikteki suya ulaşmak kırsal kesimlerde yaşayan Afrikalı halk için mümkün olamamaktadır. Ayrıca köylülerin suyu çıkaracak delici aletlere ve pompalara ulaşmaları neredeyse imkânsızdır. Bu durumun uluslararası bir yardım desteği olmadan çözülmesi pek mümkün gözükmemektedir. Fakat yapılan yardımlar ihtiyacın çok altında bir seyir göstermektedir. Bu noktada en merhametli ve duyarlı ülkelerin başında yine Türkiye gelmektedir.
Afrika’ya yardım etmek istiyorum
Sonuç olarak Afrika’nın açlık ve susuzluk sorununun sadece küresel ısınma ve iklim değişikliği gibi doğal şartlardan kaynaklandığını söylemek pek mümkün değildir. Sorunun kökeninde Afrika kıtası üzerinde yüzyıllardır süren jeopolitik ve ekonomik çıkar çatışmaları yatmaktadır. Özellikle sömürgecilik sonrası dönemde de Afrika’da güçlü merkezi hükümetler kurulamadığı gibi, iç siyasi çekişmeler de Afrika ülkelerinin siyasi ve ekonomik gelişmesini engellemiştir. Öyle ki yüzyıllar süren sömürgecilik dönemi, bir yandan halkın yüzlerce yıl gıda üretimi anlamında kendi kendine yetmesini sağlayan üretim sistemini bozmuş, diğer yandan ise yerel ticaret ağlarını da öldürmüştür. Bu durum ekonomik olarak gelişemeyen Afrika ülkelerinin temiz su kaynaklarını ulaşmalarını engellemiştir. Bugün gelinen noktada ise Afrika’ya iki el uzanmaktadır. Bunlardan birisi sömürü diğeri ise yardım eli.
Asırların bu ezilmişliğini hala üzerinden atamamış, ürkek, zeytin bakışlı, zeytuni tenli insanların toprakları, hiçbir şeye sahip olma hakkı tanınmayan dünyaya gelen yavrusuna bile efendisinden izinsiz sahip çıkamayan ekmeği, suyu, evi olmayan doğup büyüdüğü toprakları mülk edinemeyen en masum en mahzun ve en mazlum toprakların kıtası. İnsanlığın vicdanının öldüğü, sınıfta kaldığı kara kıta Afrika.